Ekran kullanımı eğitim alanında yaygınlaşırken eşzamansız eğitim türleri bir yandan hayatı kolaylaştırıyor ancak bazı çalışmalara göre, çocuklar ekrandan değil, kağıttan-kitaptan daha kolay öğreniyor. Uzaktan eğitim gören ABD’li öğrencilerin başarı seviyesinin düşmesi nedeniyle bir üniversiteden sinir bilimciler araştırma yaptı.
Araştırmada, çocukların ekrandan değil, kağıt üstünden çok daha iyi öğrendiği ortaya çıktı. Kağıttan öğrenen çocuğun, ekrandan ders alan çocuktan daha başarılı olduğu belirlendi.
Uzmanlar “dijital devrim”i yaşasak da eğitimde klasik kitaptan, defterden uzaklaşılmaması gerektiğini söyledi.
Ekranda “sığ okuma”, kağıtta “derin okuma” yapıldığı belirtildi. Çocuğun yatak odasında ekrana bakarken konuya odaklanmadığı görüldü. Norveçli akademisyenler de kağıt üstündeki bir metnin daha iyi anlaşıldığını savunuyor.
Derslerde not almak tarihe mi karışıyor?
Geçmişte eğitim öğretim süreçlerinin olmazsa olmazı defter ve kalemken, günümüzde cep telefonları öğrenciler için hem defter hem kalem hem de kitap olabiliyor. Özellikle üniversitelerde yani cep telefonun serbest olduğu alanlarda öğrenciler ders notu almak yerine fotoğraf çekmeyi tercih ediyor.
Eğitimciler, not alma alışkanlığının tarihe karışmak üzere olduğuna dikkat çekerek teknolojiyle birlikte birçok öğrenci davranışının değiştiğini belirttiler.
Örneğin öğrenciler, ders çalışırken okumak yerine dinlemeyi ya da arkadaşlarıyla sohbet etmek yerine yapay zekayla dertleşmeyi tercih edebiliyorlar.
Öte yandan bu durumun sadece üniversite değil lise hatta ortaokul kademesinde bile öğrenciler tarafından talep edildiğini dile getiren bazı eğitimciler, ‘tahtanın fotoğrafını çekip whatsapp gruplarına atmamızı istiyorlar’ dediler. Derslerde fotoğraf çeken öğrencilerle sıklıkla karşılaştığını söyleyen Prof. Dr. Naciye Aksoy, bu durumun düşünce ve öğrenme sürecini olumsuz etkilediğini belirterek şöyle konuştu:
“Tahtada yazılı olanın yazıyla zihnimize aktarılması o bilginin kalıcılığını artırıyor. Ayrıca odaklanmayı da sağlıyor. Fakat bu fotoğraflandığı zaman öğrencilerin zihninden de film şeridi gibi geçip giden bir şeye dönüşüyor. Öğrenciler bu şekilde bilgileri belki ilerde kullanırım diye bir depoya atıyor. Ancak attıkları depo kendi bellekleri değil, telefonun belleği oluyor."
Okuma hızları da yavaşlıyor
Derslerinde fotoğraf çekimine izin vermediğini belirten Prof. Dr. Kaya Yıldız ise, şunları söyledi: “Öğrenciler derste sadece fotoğraf çekmiyor aynı zamanda ses ve video kaydı da almak istiyor. Yani not alma alışkanlığının ciddi bir şekilde azaldığını söylemek mümkün. Bu sebeple öğrencilerime mutlaka kalem ve defterlerinin yanlarında olması gerektiğini hatırlatıyorum. Tablet ya da telefona izin vermiyorum. Bunun yanı sıra öğrencilerin ders çalışma teknikleri de değişti. Önceden ilgili kitabı ya da ders içeriğini okuyup not alırlardı. Şimdi onun yerine kulaklıklarını takıp ilgili yeri dinlemeyi tercih ediyorlar. Böyle olunca göz tembelleşiyor ve okuma hızları yavaşlıyor. Üniversite düzeyindeki öğrencilere sesli okuma yaptırdığımda bu durumla sıklıkla karşılaşıyorum.”
Öğrencilerin fotoğraf çekerek etkili ve kalıcı öğrenmeyi sağlamalarının mümkün olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Erten Gökçe, “Eller zihnin anahtarıdır. Yani öğrencinin eline kâğıdı kalemi alıp not tutması bilgiye odaklanmasını kolaylaştırıyor. Çünkü tahtaya yazılan bilgi deftere geçirilirken el ve zihin koordinasyonu sağlanır. Bu sayede de daha kalıcı öğrenme gerçekleşir. Telefonla çekilen görüntü, bilginin içselleştirilmesinin önüne geçer” dedi.
Hızlı video izleme odaklanmayı etkiliyor
Sosyal medyada kullanıcılar her gün yüzlerce içeriğe maruz kalıyor. Sıkıcı, ilgi çekici gelmeyen içerik anında geçiliyor. Çoğu kişi video izlerken 2-3 saniyeden fazla vakit ayırmıyor. O nedenle video paylaşım sitelerinin neredeyse hepsinde hızlı izleme özelliği var. Bu sayede 2-3 kat hızlandırarak 10 dakikalık videoları 5 dakikada izlemek mümkün. Bazı gençler neredeyse tüm videoları bu şekilde izliyor.
Hızlandırılmış dünya, gençlerin gerçek dünyaya odaklanmasını zorlaştırıyor. Derslerden sıkılmalarına, sabırsızlıklarının artmasına neden oluyor.
'Keşke öğretmenim de x2 hızda anlatsaydı’ diyen öğrenciler bile var.
Hızlı video izleme beyni nasıl etkiliyor?
Nöropsikolog Merve Tuğçe Doğru, hızlandırılmış video izlemenin etkilerini anlattı:
- Dijital bağımlılığı olan çocuklarda buluğ çağ sonlarına doğru beyindeki bilinçli düşünmeden sorumlu bölgesi frontal korteks gelişiminde bozulmalar, bağımlılığı düşük bireylere göre farklılıklar gösteriyor. Bağımlılık düzeyi yüksek olanlarda da beyindeki gri madde alanlarında büzülme-beyin kıvrımı veya doku kaybı (atrofi) olduğu görülmektedir.
- Ekran karşısında geçirilen aşırı süre beyin yapısı ve işlevinde bozukluğa yol açtığı görülmekte. Hasarın çoğu, ergenlik çağından 20’li yaşların ortalarına kadar büyük değişime uğrayan beynin frontal lobunda meydana gelmekte. Böylece hayatın her alanında akademik, kariyer başarısı ve sosyal ilişkilerinde vb. birçok alanda bilişsel, sosyal, duygusal yönden başarıyı büyük ölçüde etkilemektedir.
- Sosyal medya araçları çocukların dikkat, konsantrasyon, dürtü denetim, dil konuşma bozuklukları, iletişim becerileri, motor davranışlar, tikler vb. gibi birçok farklı bilişsel alanda çocuk ve ergenleri hatta yetişkinleri de olumsuz açıdan etkilemekte.
- Videoları hızlandırarak izlemek, ikili ilişkilerimizde karşı tarafı dinleme süremizi böylece de sosyal ilişkilerimizi olumsuz etkiliyor. Karşımızda konuşan kişinin ‘Hadi çabuk anlat’ ya da ‘Bu konu daha fazla ilgimi çekmiyor’ söylemesek de beden dilimizle karşımızdakini dinlemek istemediğimizi hissettirmekte.
İlkokul öğrencileri bile hemen sıkılıyor
Öğrencilerin odaklanma süresinin düşük olmasından öğretmenler de muzdarip. 4. sınıf öğretmeni “Çok çabuk sıkılıyorlar, sabır gösteremiyorlar. Daha oyun bitmeden yeni bir oyuna geçmek istiyorlar. Kimi ise kelimeler için kendi uydurduğu kısaltmaları kullanıyor. Resim yaparken özensiz, ayrıntıya girmeden, eksik çalışmalar ortaya çıkmaya başladı. Çocuklar okuma yapmayalım, akıllı tahtadan video izleyelim istiyorlar” dedi.
Teknolojinin getirdiği kolaylıklar elbette pratik bir şekilde dinleme/izleme/multimedya etkileşimlilik gibi imkanlar öğrenmeyi çeşitlendirse de bilginin her zaman el altında olması gerektiğinde tıklanıp açılıp bakılması, hafızada tutmayı, odaklanmayı, bilgi birikimini derinlikli düşünmeyi etkiliyor görünüyor…