Kıymetli dinleyenler, yeni bir bölümde daha birlikteyiz.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz içimi tatlı soğuk suyu pek severdi. Bunu bilen bazı sahabeler, sırf onun duasını almak ve sevgisini kazanmak için, Medine’ye iki gün uzaklıktaki Büyütü’s-sükya denilen yerden soğuk su getirip Resulü Kibriya (s.a.v) Efendimize ikram ederlerdi.
Allah (c. c) ‘ın Resulü süt gibi değerli bir gıdayı içmeden önce “Allah’ım bunu bize mübarek kıl ve bize ondan daha fazlasını ihsan et!” diye dua ederdi.
Resulü Ekrem (s.a.v) bazen ayakta bazen de oturarak su içmiştir. Zira her iki şekilde su içtiğini gören sahabeler vardır. Ancak zemzemi ayakta içtiğine dair Abdullah İbni Abbas (r. a) tarafından rivayet de mevcuttur. Suyu bir nefeste değil, üç defa da aralarında nefes alarak içmekte yine Resulullah (s.a.v) Efendimizin sünnetlerindendir. Ne olursa olsun içecek bir şeyi içeceğinde besmele çeker, üç defada içer ve sonunda elhamdülillah derdi.
Resulullah (s.a.v) Efendimizin bir güzel koku şişesi vardı. Güzel koku kullanmak istediğinde ondan sürünürdü. Güzel kokuyu sevdiği gibi ikram edilen güzel kokuyu reddetmezdi, çünkü Reyhan’ın (güzel kokunun) cennetten çıktığını buyururlardı. Hatta Abdullah İbni Ömer (r. a) O’nun şöyle buyurduğunu söyledi: “Üç hediye reddedilmez: yastık, güzel koku ve süt.” Erkeklerin kullanacağı güzel koku, rengi görülmeyen, ancak kendisi hissedilen cinsten olmalı. Kadınların sürüneceği güzel koku ise kokusu başkalarınca hissedilmeyen ama rengi görünen cinsten olmalıdır. Gülyağı, misk ve anber gibi kokular vardı. Allah resulü Misk kokusunu çok sever ve kullanırdı.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz, iyi öğrenilmesine ve hatırda tutulmasını istediği sözleri üçer defa tekrar ederdi. Hz. Ali (r. a)‘nin oğlu Hz. Hasan (r. a),Hz. Hatice’den (r. anha) olma üvey dayısı Hind İbni Ebu Hale’ye “Dedem nasıl konuşurdu? Anlat ta öğreneyim.” dediğinde şunları söylüyordu: “O; çoğu zaman hüzünlü ve Allah (c.c)’ı düşünürdü. Genellikle sükût eder, gerekmedikçe konuşmazdı. Sözüne Allah (cc)’ın adıyla başlar ve bitirirdi. Az sözle çok mana ifade eder, açık ve anlaşılır konuşurdu. Sözünde ne fazlalık ne de eksiklik bulunurdu. Kibar ve yumuşak huylu, etrafındakilere kaba davranmaz, onları hor görmezdi. Az veya çok Allah (c.c) ‘ın nimetlerine saygı gösterir, hiçbirini asla küçümsemezdi. Dünya ve dünya ile ilgili şeylerden dolayı öfkelenmez ve bir hak çiğnendiğinde son derece öfkelenir, gerekeni yapıncaya kadar da öfkesi dinmezdi. Kendisine yapılan kaba ve haksız bir davranıştan dolayı öfkelenmez, onun intikamı peşine düşmez, sadece öfkelendiğinde başını ters tarafa çevirirdi. Bir şeyi işaret edeceğinde parmağıyla değil eliyle işaret eder, bir şeye hayret ettiğinde elinin içini semaya doğru kaldırırdı. Sevindiğinde bakışlarını yere indirir, gülmesi çoğunlukla tebessüm şeklinde idi. Güldüğünde dişleri dolu tanesi gibi bembeyaz görünürdü.”
Mübarek gözleri kudretten sürmeliydi. Gülüşü tebessüm şeklindeydi. Tebessümünü hiçbir ashabından esirgemezdi.
Bir mümin ne kadar günahkâr da olsa, cezasını çektikten sonra cehennemden emekleyerek te olsa çıkacak, artık temizlenmiş olarak Rabbimizin “sana istediğin şeylerin hepsi verilecek” buyurmasına muhatap olacak. İnsan Rabbini daima hatırlamalı. O’nu her fırsatta zikretmeli ve O’na şükretmelidir.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz bize şöyle buyurmaktadır: “Din kardeşinle tartışma, onu incitecek şaka yapma.” Bazı sahabeler ise kendisine: Ya Resulallah! Sen bizimle şakalaşıyorsun.” dediklerinde de “Ama ben şakalaşırken bile doğruyu söylerim.” buyururdu.
Kendisinden deve isteyen bir kimseye “Seni dişi devenin yavrusuna bindireceğim.” diyen Resulallah (s.a.v) Efendimize “Ya Resulallah! Ben deve yavrusunu ne yapayım? deyince de “Canım her deveyi bir dişi deve doğurmaz mı?” buyurdu. İnsan kendisine yapılan latifeyi ilk anda anlamayabilir. O takdirde hemen itiraz etmek yerine yapılan latifeyi anlamaya çalışmalıdır. Fahr-i Alem (s.a.v) Efendimize gelen bir yaşlı kadın “Ya Resulallah! Allah (c.c)’a dua et de beni cennete koysun.” demişti. Kadına şaka yapmak isteyen Nebiyy-i Muhterem (s.a.v) Efendimiz ona: “Yaşlılar cennete giremez ki!” buyurdu. Aldığı cevabı ciddi zannederek çok üzülen bu hanım, bir açıklama beklemeden ağlayarak oradan uzaklaştı. Resulü Ekrem (s.a.v) Efendimiz onun arkasından birini koşturarak ona “yeniden genç olarak yaratılacağı, sonra da bu genç haliyle Cennete gireceği” müjdesini verdi. Allah Teala (c.c) cennette mümin kullarına, onların hatır ve hayallerinden bile geçmeyecek lütuf ve ikramlarda bulunacaktır. Eşlerin Cennette aynı yaşlarda, birbirine aşık ve genç olarak yeniden yaratılması bu eşsiz lütuflardan biridir.
Resulü Zişan (s.a.v) Efendimiz kendisine verilen hediyeyi kabul eder, karşılığında da hediye verirdi. Müslümanları hediyeleşmeye teşvik eder, hediyeleşmenin kalpteki kin ve nefreti yok edeceğini söylerdi.
Bir sonraki programımızda buluşmak dileğiyle hoşça kalınız.